65 yılda yazılan bir eser Faust ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.
Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.

Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.

“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten. İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.

Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…

Goethe’den önce birçok yazar bu konuyu ele alır. Hatta İngiliz yazar Christopher Marlowe tarafından Doctor Faustus adıyla bu konu işlenir. Konu aynı olmasına rağmen iki roman birbirinden çok farklıdır. Marlowe’nin öyküsünde Faust şeytanla girdiği anlaşmayı kaybederken, Goethe’de Faust şeytana yenik düşmez.

Faust’un Latince anlamı mutluluktur. Bilgelik tutkusu adına, şeytana ruhunu satan bilginin öyküsüdür. Romandaki başlıca kahramanlar Faust, Mefistofales, Wagner, Margarate ve Marthe’dir.

Faust, doktorasını yeni bitiren; hukuk, tıp ve felsefe alanında birçok bilgisi, araştırması olan birisidir. Bütün bilimleri tahsil etmiş, birçok bilgiye ulaşmış olmasına rağmen yine de bilgiye açtır. Yeryüzünün sırrını çözmek için gençliğini ve tüm enerjisini harcar. Faust’un bu hırsı Mefistofales’i rahatsız eder. Yeryüzündeki birçok insanı tuzağına düşüren şeytan (Mefistofales) bir doktorun (Faust) kendisine karşı çıkmasını, aklı ve bilimi kullanmasını hazmedemez.

Fizik ötesi aleme ilişkin bazı şüpheleri vardır Faust’un. Gençliğindeki huzurunu, rahatını bulamamaktadır artık. Romandaki bir diğer karakter, Faust’un yakın arkadaşı Wagner’dir. Wagner saf birisidir.

Öteki karakterlerden olan Margarate, dindar ve ahlaki duygulara önem veren birisidir. Ancak nefsine yenik düştüğü için cezalandırılır.

Marthe ise fakir, kendi halinde bir kadıncağızdır.

Oyun gökyüzünde başlar. Cebrail, Mikail, İsrafil ve Mefistofales konuşmaktadır. Konuşmalara Tanrı da iştirak eder bir ara. Mefistofales, Tanrı’yla yarışmaya başlar. Bir insanı yoldan çıkaracağına dair Tanrı’ya kafa tutar.

Faust gotik tarzda bir odada tek başınadır. Doktora yapmış, hukuk, tıp, felsefe ve ilahiyatla ilgilenen Faust, kendisinin aslında hiçbirşey bilmediğini düşünür. Huzuru da kalmamıştır artık. Öğrencileriyle ilgilenmek, onlara ders anlatmak istemez. İnançlarına dair şüphelerle doludur. İçi içini kemirmektedir. Bu koca boşluğu bir şekilde doldurmak ister. Büyüye yönelir ilkin. Doğada olup bitenleri, doğayı aklına nasıl sığdırabileceğini düşünür. Bu esnada gizemli bir ruh ortaya çıkar. Faust ile ruhun konuşmasını duyan Wagner gelir. Faust’un bir şeyler okuduğunu zanneder. Faust ise, varlığını, doğayı, evreni sorgulamaktadır. Hristiyanlıktan uzaklaşmıştır. Faust’un beyninde binbir düşüncenin fink attığı o günlerde Paskalya kutlamaları yapılmaktadır. Halk eğlenmek için şehre hücum etmiştir. Faust ve Wagner’de kalabalığa katılırlar. Faust’u gören kalabalık çok mutlu olur. Faust ise onların iyi niyetini hak etmediğini düşünür. Çünkü aslında doktorlar birçok kişinin ölümüne neden olmaktadır. Wagner’le bu konuyu konuşurken bir köpek çıkagelir yanlarına. Faust bu köpekle birlikte çalışma odasına gider. İncil’i açar. Şüpheleri beynini kemirmektedir. Köpek birden öğrenci kılığına bürünür. Faust köpeğin şeytan olduğunu anlar. Gerçekten de köpek Tanrı’ya bir insanı yoldan çıkaracağını söyleyen Mefistofales’ten başkası değildir. Mefistofales, Faust’a mutlu anlar yaşatabileceğini vaad etmeye başlar. Hep yanında olmayı, arkadaşı olmayı da vaad eder ona. Ancak bir anlaşma yapmak ister. Kanla yazılmış yazılı bir anlaşma. Faust, kendisini ikna edebilirse Mefistofales’le anlaşma yapacağını söyler. Anlaşmaya göre Faust hayattan zevk almaya başlayıp, aldığı haz ve lezzetle bir an dahi olsa, zamana ‘Dur ey zaman geçme’ derse Mefistofales kazanacaktır.
Mefistofales önce bilimi bırakmasını ister Faust’tan ve çalışma odasından çıkarır onu. Faust’un çıkmasının akabinde gelen bir öğrenciyi yalan ve hileleriyle yoldan çıkarır. Faust döndüğünde Mefistofales’le uçarak bir meyhaneye inerler. Mefistofales, oradaki insanlara en iyi şarapların nerede olduğunu gösterir. Ancak onlar almak için ellerini uzattıklarında görüntüler ateş olur.
Daha sonra Faust ile Mefistofales cadı kazanlarının kaynadığı bir mutfağa girerler. Faust kendisini tekrar zinde hissedebilmek için cadı kazanında kaynayan iksirden içmelidir. Faust büyülü bir aynada gördüğü kadın hayaline kendini kaptırır. İksiri içer. İksiri içtikten sonra bütün kadınlar Faust’a güzel görünmeye başlar. Mefistofales adım adım amacına ulaşmaya başlamıştır bile.

Faust dolaşmak için caddeye çıkar ve Margarate’yi görür. Onunla yürümek ister. Margarate bunu kabul etmez. Faust Mefistofales’ten Margarate ile arasını yapmasını ister. Faust arzularının esiri olmuştur artık. Mefistofales Margarate’yi baştan çıkarmak için çok değerli bir mücevheri onun odasına koyar. Önce çok hoşuna gider mücevher kızın ama sonra annesine verir Annesi de kiliseye bağışlar. Mefistofales yeni bir mücevher daha getirir Margarete’ye. Kız bu sefer mücevheri komşusuna götürür. Mücevheri komşusu Marthe’ye emaneten bırakır. İstediği zaman ondan alacaktır. Margarete de nefsine yenik düşmeye başlar.
Mefistofales Marthe’nin evine gelir. Marthe’ye kocasının onu aldattığını ve öldüğünü söyler. Faust’u da şahit gösterir. Akşam Faust’u şahitlik yapmak için getireceğini söyler. Akşam olunca Faust ile Mefistofales Marthe’nin evine giderler. Faust orda bulunan Margarete’yi kandırır ve bir süre sonra ona sahip olur. Faust bir yandan arzularına karşı koyamamakta bir yandan da vicdan azabı duymaktadır. Margarete’nin abisi, Faust’la arasında geçenleri ve Margarete’nin hamile olduğunu öğrenir. Mefistofales, Faust’la Margarete’nin abisini yan yana getirir ve Faust’un onu öldürmesini sağlar. Faust şeytana uymuş, kötülüklere sapmıştır. Ruhunu şeytana satmıştır artık. Çok pişmandır. Margarete ise hapistedir ve idam edilecektir. Onu kurtarmak için Mefistofalesle birlikte kızın kaldığı hücreye giderler. Margarate yaşadıklarından bin pişman affedilmesi için Tanrı’ya yalvarmaktadır. Faust’la gitmeyeceğini, günahlarının cezasını çekmek istediğini söyler. Melekler Margarete’nin günahlarından kurtulduğunu söylerler. Faust şeytanla birlikte geri döner. Margarete olayından Faust’un yenik çıkması ‘Her şey eylemdedir, zaferin yoktur’ ilkesine dayanır aslında. Bu yenilgiden sonra Faust’un bir daha ayağa kalkamayacağı düşünülebilir ama ayrılık ve yaşananlar Faust’a yeni bir hayat için gerekli bütün gücü de verir. Uzun uzadıya vicdan azabı da yaşamaz Faust.

Faust, Margarete’den sonra Yunanlı Helena’ya aşık olur. Ancak aradığı mutluluğu onda da bulamaz. Nihayet İncil’de geçen Yaratılışın ilk eserinin ‘söz’ mü, ‘anlam’ mı yoksa ‘faaliyet’ mi olduğunu düşünmeye başlar. Dünyadaki mutluluğun faaliyette olduğunu anlar. Bir bataklık sahası imar etmeyi düşünür. O anda muradına erer ve zamana ‘dur geçme’ der.


Emre KOZAN ® sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Cevap Yazın