Eski insanlar giysilerini düğme yerine bitkilerin iğneleri, hayvan kemikleri ve ince ağaç dalları ile “iliklemişlerdir”. Eski Mısır’da ilmikler kullanılmış ve giysinin bir parçasının ucu ikinci parçadaki delikten geçirilerek bağlanmıştır.
Giysinin önünü iliklemek için değil de, süs eşyası şeklinde kullanılmış olan en eski düğmeler ve düğmeye benzeyen nesneler Hindistan’ın İndus Nehri yatağında bulunmuştur. Onlar İndus medeniyetinin Kot Diji devrine (m.ö. 2800 – 2600) aitlermiş. Buna benzer ürünler Çin’de (m.ö. 2000 – 1500), Eski Roma ve Yunanistan topraklarında da bulunmuştur.
Eskiden düğmeler kötü ruhları uzaklaştırmak için kullanılırlarmış. Sonradan özel simgeler içeren sihir düğmeleri ortaya çıkmış, o zamanların yaygın bir inancına göre, bir erkeğin düğmesini dikmek, onu kendine bağlamaktır, ancak düğme çabuk koparsa, “aşk” da çabuk geçecektir. Elbisenin içine (genelde yakanın içine ve/veya kalp hizasına) özel bir şekilde dikilmiş düğmelerin dileklerin gerçekleşmesini sağladığına inanılırmış.
Ingilizce’de düğme anlamına gelen “button” kelimesi açılmamış tomurcuk anlamını da barındırmaktadır, en eski düğmeler de çiçek, meyve veya hayvan şeklindelermiş.
Türkçe’deki düğme (Tatarca’daki töyme) kelimesi de, tügmek (bağlamak) kelimesinden türemiştir (bknz. İsmet Zeki Eyüboğlu’nun Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü).
Japon ustalar tarafından birer sanat eseri haline getirilen düğmelere de “netsuke” denmekte, bu da Japonca’da düğme anlamına gelmektedir. Düğme ile ilgili birçok deyim de vardır, örneğin, ilk düğmeyi yanlış ilikleyince öbürleri de yanlış gider vs.
İnsanlar, kara kedi yollarını keserse, o yerden kapalı gözlerle ve düğmelerinden birini tutarak geçmek gerektiğine inanırlarmış. Hala da yaygın olan başka bir inanca göre de, üzerinde düğme dikerken konuşmamalıymışsın, konuşursan hafızanı (bazı yörelerde mutluluğunu) dikiyormuşsun.
Tarihten de birkaç ilginç olaya göz atalım. Soğuk Rus kışında Napolyon askerlerinin üzerlerindeki giysiler düşmeye başlamış, sebebi de, düğmelerin kalaydan yapılmış olmasıymış, eksi 13 – 15 derecede kalay ufalanıp toz haline geliyormuş.
1798 yılında Napolyon’un Mısır seferinde onun askerleri pazardan çoğu zaman önleri açık bir şekilde dönerlermiş, düğmeyle alışveriş yaparlarmış.
I.Dünya Savaşı da kötü çözülen düğmeler yüzünden başlamıştır. Kurşunla yaralanan Arşidük Franz Ferdinand düğmelerinin çokluğundan ve onları çözmek için harcanan zaman kaybından vefat etmiştir.
İlk başlarda düğmeler gereğinden fazla sayıda kullanılırlarmış, zenginliği ve mertebesi yükseldikçe, düğme sayısının da artması gerekiyormuş. Örneğin, Fransa Kralı 1. Francois sadece bir kadife takımının süslenmesi için kuyumcuya 13600 altın düğme siparişi vermiştir.
İsveç kralı XII. Karl’ın esrarengiz ölümü de düğmeyle ilişkilendirilmektedir. XII. Karl, 30 Kasım, 1718 tarihinde fethetmeye çalıştığı Norveç kalesinin duvarlarını incelerken, siperden kafasını çıkarmış, o anda da bir silah sesi duyulmuştur. Kralın kendi yakın çevresi tarafından öldürüldüğü düşünülmektedir. Hainler kralın giysisinden kopardıkları tombak düğmenin içine kurşun dökmüş ve onu kullanmışlardır. XII. Karl’ın sıradan bir kurşunla öldürülemeyeceğine, sadece kendisine ait birşeyle öldürülebileceğine inanılırmış. Deli Petro, asker ceketlerinin kollarına dışarıdan kalay düğmelerin takılmasını zorunlu kılan bir ferman çıkarmıştır, bunun da özel bir anlamı varmış, düğmeler askerlerin yemekten sonra ağız ve burunlarını ceketin koluyla silmelerini engelliyormuş. Bu şekilde cezalara başvurmadan askerlerini kötü alışkanlıklarından vazgeçirmiştir.
Günümüzde de düğmelerin sadece yaratıcılıkla sınırlandırılabilir sayıda fonksiyonları vardır.
Emre KOZAN ® sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.