Edebiyatımızın Kadın Kahramanı Halide Edip Adıvar
Halide, Fatma Berifem ile Mehmet Edip’in kızları olarak, erkek olması umuduyla kimilerince 1882, kimilerince ise 1884 senesinde İstanbul, Beşiktaş’ta; Ihlamur Yokuşu’ndaki evde dünyaya geldi. Türk öğrencilerin yabancı okullarda okumasının hoş görülmediği zamanlarda, babası tarafından yaşı büyütülerek Amerikan Koleji’ne sokulan Halide, sadece Türkiye değil, dünya çapında ilklere imza atmış, örnek alınan bir kadındır. Geç çıkarılmış (ve değiştirilmiş) nüfus kağıdı sebebiyle ‘1882 ya da 1884 doğumlu’ diyeceğimiz Halide Edip Adıvar, entelektüel bir aileye doğdu. Babası Mehmet Edip Bey’in ‘Halid’ diye seslendiği Halide, temel eğitimini evde aldı. Daha sonra İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası tarafından Üsküdar’da bulunan Amerikan Koleji’ne yazdırılan genç kız, okula girebilmek için yaşını büyütmek zorunda kaldı.
Padişah’ın ‘Türk öğrencilerinin Türk okullarında okumasını’ şart koşmasıyla öğrenimine babasının yardımıyla evde devam eden Halide, İngilizce ve Fransızca öğrendi. Genellikle çocuk kitapları yazan Amerikan yazar Jacob Abbott’un Ana adlı eserini Osmanlıca’ya çeviren genç öğrenci, sanata ve edebiyata önem veren II. Abdülhamit’ten Şefkat Nişanı aldı. Bunun üzerine yeniden Amerikan Koleji’ne dönen Halide, Fransız Edebiyatı ve Doğu Edebiyatı ile yakından ilgilenmeye başladı. Büyük romancı Balzac, şair Charles Baudelaire, ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin yazarı büyük romancı Marcel Proust ve dahasıyla ilgilenen Halide, 1901’de mezun olmadan önce matematik öğretmeni Salih Zeki Bey ile nişanlandı. Okulu bitirince o sıralarda Rasathane Müdürü olan Salih Zeki Bey’le dünyaevine giren genç kız, ünlü İngiliz matematikçilerin fikirlerini ve hayat hikayelerini Osmanlıca’ya çeviriyordu.
Sherlock Holmes serisinin çevirilerine de el atan yazar, 1903 senesinde ilk çocuğu olan Ali Ayetullah’ı dünyaya getirdi. İngiliz oyun yazarı Shakespeare ve realist romancı Zola çevirileri üzerinde uğraşan Halide, 6 ay sonra ikinci çocuğu olan Hasan Hikmetullah Togo’yu dünyaya getirdi.
Sene 1908 olduğunda 24 Temmuz günü ilan edilen II. Meşrutiyet sonrasında çeşitli gazetelerde kadın hak ve özgürlükleri ile ilgili yazılar yazan edebiyatçımızın ilk yazısı, Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Kazım ve Tevfik Fikret’in kurdukları Tanin adlı gazetede yayımlandı. Bu sırada Halide, ilk romanı “Heyula”yı yayımladı. 1909’da “Raik’in Annesi”, 1910’da “Seviye Talip” adlı romanları yayımlayan yazar, II. Meşrutiyet karşıtlarınca yapılan 31 Ayaklanması’nda linç edilecekler listesinde yer alıyordu. Çareyi ülkeden kaçmakta bulan Halide, oğulları Ali Ayetullah ile Hasan Hikmetullah’la birlikte Mısır’a gitti. Mısır’da bir süre kaldıktan sonra kendisini İngiltere’den sevgi ve saygıyla takip eden Isabel Fry’nin evinde misafir oldu. Fry ile feminizm hakkında görüş alışverişlerinde bulunan Halide, İstanbul’a döndüğünde çeşitli kız öğretmen okullarında edebiyat derslerine girdi.
Durumlar Halide açısından oldukça zorlu ilerlerken eşi Salih Zeki Bey de genç kadına destek vermeyi bir ölçüde bırakmıştı. Eşinin üzerine kuma getirmek isteyen (ikinci bir eş) kocasının bu isteğini reddeden Halide, 1910 senesinde boşandı. İki oğlun dünyaya geldiği bu evlilik, 10 sene bile sürmeden bitmişti ancak Halide için Salih Zeki Bey, insan hayatında sadece bir kez yaşanan o büyük aşk idi ve yazar, ölene dek aşkının fotoğrafını masasından ayırmayacaktı.
1911 sonlarında Balkan Savaşları henüz patlak vermemişken Teali-i Nisvan Cemiyet’inin (Kadınları Yükseltme Cemiyeti) kurucuları arasında yer alan Halide, 1912 senesinde mektuplardan oluşan “Handan” adlı eserini yayımladı. Türk Edebiyatı’nda kadın psikolojisini anlatan ilk yapımlar arasında yer alan bu kitap, yazarı edebiyat camiasında tanıtan ilk üründü. Aynı sene “Harap Mabetler” de piyasaya çıktı. 1912’de “Yeni Turan”ı, 1913’te “Son Eseri” adlı aşk romanını yazan Halide, Kız Mektepleri Umumi Müfettişliği’ne atandı. Lübnan ve Suriye’de iki kız okulu ve bir yetimhane açılmasına öncü olan yazar, aile doktorları olan Adnan Adıvar (Cumhuriyet Dönemi ilk sağlık bakanı) ile dünyaevine girdi ve Adıvar soyadını aldı.
“Mev’ud Hüküm” adlı romanını da yayımlayan yazar, “Kenan Çobanları” adlı 3 perdelik operayı yazdı. Bu oyun, Lübnan’daki yetimhane öğrencileri tarafından tam 13 kez sahneye kondu. Lübnan’dan İstanbul’a 4 Mart 1918 tarihinde dönen Halide, hayat hikayesinin bu anlattığımız yere kadar olan kısmını “Mor Salkımlı Ev” adlı eserinde kaleme aldı. İstanbul’a döndükten sonra o zamanlar Darülfünun denilen, şimdiki İstanbul Üniversitesi’nde Batı Edebiyatı üzerine ders vermeye başladı.
19 Mayıs 1919 tarihinde resmi olarak başlayan Milli Mücadele Dönemi’nin büyük destekçilerinden biri olan Halide Edip, Vakit Gazetesi’nde sürekli yazar, Türk Basın Tarihi’nde önemli bir yere sahip olan Zekeriya Sertel (bkz.: Hatırladıklarım) ve Türkiye’de feminizmin öncülerinden sayılan eşi Sabiha Sertel’in birlikte çıkarttıkları Büyük Mecmua’da başyazar oldu. Milli Mücadele’ye ciddi manada destek veren Halide, Refik Halid Karay, Yunus Nadi gibi isimlerle birlikte ABD ile işbirliği yapılması taraftarı idi. Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni kuran edebiyatçı ve gazeteciler arasında yer alan Halide, bu konu hakkında Mustafa Kemal’e yazdığı mektup yüzünden Kemal tarafından ‘manda taraftarı, hain’ diye nitelendirildi. Bu suçlama, Halide Edip gibi ülkesine bağlı bir insan için oldukça yakışıksızdı. 16 Mart 1920 tarihinde Türkiye Tarihi’ni derinden etkileyen bir olay gerçekleşti; İstanbul’u işgal altına alan İngilizler, padişahın da onayıyla aralarında Halide Edip ve Mustafa Kemal’in de olduğu bir idam kararı çıkardılar. O sırada Ankara’da olan Halide, Anadolu Ajansı’nda yönetici, muhabir, yazar olarak çalışmaya başladı.
Yunus Nadi’nin çıkardığı Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde de çalışan Halide, “Ateşten Gömlek”, “Vurun Kahpeye”, “Dağa Çıkan Kurt” ve “Kalp Ağrısı” adlı eserlerini yayımladı. 1921 senesinde çıkan Sakarya Meydan Muharebesi’nde cephede karargahında görev alan yazar, ‘Onbaşı’ namına layık görüldü. O dönemleri “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı eserinde anlatan Halide, “Zeyno’nun Oğlu”, “Sinekli Bakkal” ve “Yolpalas Cinayeti” adlı eserlerini yayımladı.
Kurtuluş Savaşı’nın bitişiyle Ankara’ya dönen Adıvar Ailesi, Adnan Bey’in Dışişler Bakanlığı’na atanmasıyla İstanbul’a gitti. 1925 senesinde İngiltere’ye giden Adnan ve Halide, dört sene burada yaşadıktan sonra 1929 senesinde Fransa’ya gittiler. Fransa’da 10 sene kalan Adıvar çifti, 1939 senesinde İstanbul’a döndü. Oxford, Cambridge, Sorbonne gibi üniversitelerde konuşmalar yapan Halide, 1936 senesinde “Sinekli Bakkal”ı yayımladı. Yazarın en büyük eseri olarak tanımlanan bu kitap, İngilizce’de “The Daughter Of The Clown” olarak yayımlandı. 1939’da “Tatarcık”ı yayımlayan yazarımız, 1940 senesinde İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü’nü kurdu ve açılış konuşması yaptı. “Sonsuz Panayır”, “Döner Ayna”, “Akile Hanım Sokağı”, “Sevda Sokağı Komedyası”, “Kerim Usta’nın Oğlu” gibi eserlerini yayımlayan yazar, 1955 senesinde eşi Adnan Bey’i kaybetti.
Son olarak “Çaresaz” ve “Hayat Parçaları” adlı eserlerini yayımlayan Halide Edip, 9 Ocak 1964 tarihinde böbrek yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti. İpek Çalışlar tarafından hazırlanan geniş kapsamlı Halide Edip biyografisi için bakınız: “Biyografisine Sığmayan Kadın”.
Emre KOZAN ® sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.