Psikoloji Sinema Kardeşliği Psikoloji ile filmler arasında sağlam bir bağ var. Sinemanın ilham aldığı alanlar arasında psikolojinin derin suları geniş yer kaplıyor. Bir derleme ile konunun örnekli sağlamasını yapalım: 1. A Clockwork Orange: Stanley Kubrick’in kült filmi, şok edici dehşet sahneleri, enteresan renk ve atmosferi ile dikkat çekiyor, süregelen vahşetin sorumlusu olan Alex’in tanımlanması zor davranışlarının tedavisi için gördüğü deneysel tedavileri anlatıyordu. Otomatik Portakal olarak dilimize çevrilen filmin sinema tarihindeki yeri büyük.
2. Good Will Hunting: Matt Damon ve Ben Affleck, ki kendileri filmin senaryosunu da yazmıştı, bir üniversitede hademe olarak çalışan bir matematik dahisinin hikayesini dokunaklı bir şekilde anlatıyordu. Sokak kavgalarından başını kaldıramayan bu asi arkadaşımız, soluğu hapiste alıp dehasını harcamak üzereyken okulun profesörlerinden biri olaya el koyuyordu. Film, bizde Can Dostum adıyla gösterilmiş ve her yerde olduğu gibi büyük ilgi görmüştü.
3. Primal Fear: Richard Gere’ın, papaz yardımcısı bir genci – ki onu da Edward Norton oynuyordu – gönüllü olarak savunan üst düzey bir avukatı canlandırdığı film, baş karakterlerin çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip olması ile listemizin içinde yer almaya hak kazanıyor. Film, ülkemizde İlk Korku adıyla vizyona girmişti.
4. Girl, Interrupted: Borderline Personality Disorder (Sınır Kişilik Bozukluğu) teşhisi konmuş olan 19 yaşındaki Susanna, ki Winona Ryder tarafından canlandırılıyordu, sadece kadınların yer aldığı bir enstitüye yerleştiriliyor, orada günlerini Angelina Jolie’nin hayat verdiği Lisa ve Vanessa Regrave’in oynadığı psikiyatr ile yanyana geçiriyordu. Yüzeysel tedavilerin uygulandığı ve deli diye oraya kapatılan insanlara pek bir faydası olmayan bu hastaneden kurtulmak isteyen Susanna’nın, Lisa ve çetesi ile ilişkilerini anlatan film, bizde Aklım Karıştı şeklinde abuk bir isimle vizyona girmişti.
5. One Flew Over The Cuckoo’s Nest: Ken Kesey’nin kitabından filme aktarılan hikaye, Jack Nicholson’a en iyi erkek oyuncu, Milos Forman’a en iyi yönetmen Oscar’larını getirmişti. Ruh hastası numarası yaparak kaçmanın daha kolay olduğu bir akıl hastanesine kapağı atan bir mahkumun, kendine özgü yöntemleri ile farklı ilişkiler kurduğu hastaları, durumdan rahatsız olan hemşire Ratched’a karşı isyana çağırıyordu. Film ve kitap, bizde Guguk Kuşu adıyla efsaneleşti.
6. What About Bob?: Bill Murray ve Richard Dreyfus’un başrolünde olduğu bu son derece keyifli komedide, köklü ruhsal sorunlara sahip olan ve psikiyatrının desteği olmadan adım atamayan ana karakterimiz Bob, terapistinin peşinden tatil için gittiği göl evinde doluğu alıyor ve hayatının içine beklenmedik bir biçimde sızıyordu. Bizde “Peki Ya Bob?” adıyla gösterilen film, izleyebileceğiniz en doğru dürüst komedilerden biri olabilir.
7. A Beautiful Mind: Dilimize Akıl Oyunları olarak çevrilen film, gerçek hayattan etkileyici bir uyarlama. Matematikçi John Forbes Nash, paranoid şizofreni teşhisi konmuş müthiş zeki bir adam. Russell Crowe’un hayat verdiği Nash, Jennifer Connelly’nin canlandırdığı karısının sonsuz desteğiyle yaşıyordu. Hastalığını kabul etmesi çok zaman alan Nash’in bu zor hayata adapte olma sürecinde yüzleştiği gel gitler, filmi listemizin önemli basamaklarından biri yapıyor.
8. Memento: Yönetmen Christopher Nolan’ın, son derece kısa süreli hafızaya sahip bir adamın hayatla mücadelesini ve dahası karısını kaybettikten sonra yaşadıklarını şok edici bir kurguyla anlattığı film, aykırı yapısıyla tüm zamanların en ilginç yapımları arasındaki yerini alıyordu. Bir kısa hikaye uyarlaması olan film için uygun görülen yerli isim de Akıl Defteri olmuştu.
9. The Talented Mr. Ripley: 1950’ler ortamında, dolandırıcılık işini iliklerinde hisseden, bunu sahip olduğu hasta ruh haliyle profesyonel bir şekilde yapan, başkalarının hayatlarına başka kimliklerle sızan bir adam. Yalancılığın dışında gayet iyi taklit yapan, sahteciliğin kitabını yazan, işi cinayete götürmekten dahi zerre çekinmeyen Mr. Ripley, Matt Damon’ın oyunculuğuyla inandırıcılık kazanıyordu. Bizde Yetenekli Bay Ripley adıyla gösterilen film, insanı rahatsız edici tarafıyla dikkat çekiyor.
10. Fatal Attraction: 80’lerin kilt filmlerinden, Türkçe adıyla “Öldüren Cazibe”, evli bir çiftin hayatlarını cehenneme çeviren deli kadını canlandıran Glenn Close sayesinde listemizdeki yerini alıyor. Michael Douglas’ın canlandırdığı New Yorklu avukat Dan Callagher’ın, eşinden uzak bir hafta sonunda yaptığı hatanın kendisi ve ailesine geri dönüşü büyük oluyordu.
11. American Psycho: Patrick Bateman, yakışıklı, iyi eğitimli ve sofistike yaşamının kusursuzluğu ile övünen genç bir borsacı. Görünenin arkasında yatan ise, onun kana susamış, soğukkanlı bir katil olduğu. Vahşetin tüm keskinliği ve şok ediciliğiyle önümüze serildiği bu enteresan hikaye, hasta kişiliğini profesyonelce saklayan bir adamın hissettiklerini ve yaşadıklarını ustaca anlatıyordu. Film ve kitap adı, dilimize Amerikan Sapığı olarak çevrildi.
12. The Usual Suspects: Bir patlama sonrası hayatta kalan iki suçludan biri olan Verbal, dokunulmazlık karşısında polise ifade verirken, efsane suç lideri Kayzer Söze ile ilgili enteresan bir hikaye anlatıyor ve sinema tarihinin en ilginç filmlerinden biri bu şekilde oluşuyordu. Aslında öykü, duyulduğu gibi değildi; tamamen bir psikolojik oyundan ibaretti. Konusu hakkında izlemeyen birine bilgi vermenin çok zor olduğu bu karmaşık filmi belki de birkaç kez izlemek lazım. Dilimize Olağan Şüpheliler olarak yerleştiğini hepimiz biliyoruz.
13. Analyze This: Listedeki ikinci komedi filmimiz, psikolog (Billy Crystal) ve gangster panik atak hastası Paul Vitti (Robert DeNiro) arasındaki seanslar çevresinde dönüyordu. DeNiro’nun psikolojik problemleri nedeniyle şiddet eğilimini kaybetmesi ve mesleğinde irtifa kaybetmesi, hatta zaman zaman ağlama krizlerine girerek karizmasını yitirmesi gibi sorunları çözmek zorunda olan psikoloğun bu tehlikeli hastayla yaşadıklarını izlemek eğlenceliydi. Bizde Anlat bakalım adıyla gösterime girmişti.
14. Silence of the Lambs: Jodie Foster’ın canlandırdığı genç FBI ajanı Clarice Starling, çok tehlikeli bir psikolojik suçlu olan ve güçlü güvenlik önlemleri ile kilit altında tutulan Dr. Hannibal Lecter ile ilişki kurmak zorunda kalıyordu. Parlak bir psikiyatrdan dehşet saçan bir seri katile dönüşen Dr. Lecter ile ürkütücü bir oyun oynamak zorunda kalan Clarice mi yoksa izleyici mi daha çok korkuyordu, söylemek zor. Aynı addaki romandan uyarlanan film, bizde Kuzuların Sessizliği adıyla biliniyor.
15. As Good As It Gets: Obssesive Compulsive Disorder (Obsesif-Kompulsif Bozukluk) hastalığı bir ilişkiyi nasıl etkiler? Jack Nicholson ile Helen Hunt’ı bir araya getiren bu harika filmde, psikoloğunun bekleme odasındakı hastalara söylediği “this is as good as gets” cümlesiyle hislerini özetliyordu Melvin. Kayıtsız, rahatsız, belki biraz sinir bozucu ama aşk uğruna içindeki iyiliği çıkarmaya uğraşan ana karakterimiz, bu çok sevilesi filmi unutulmazlar arasına sokuyordu. Filmin bizdeki adı Benden Bu Kadar oldu.
Liste uzar gider… Çok önemli eksikleri siz yorum olarak eklerseniz harika olur. Liste için buradan, buradan ve buradan faydalandık.
Emre KOZAN ® sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.